5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü !&S230;
Bugünü bir kez daha acılı ve buruk bir şekilde kutluyoruz.
Bunun birçok nedeni var. En önemli nedeni hiç şüphesiz bir türlü kurtulamadığımız terör belası. Gerçekten de hemen her gün askerimizi, polisimizi, masum sivil vatandaşlarımızı teröre kurban veriyoruz. Belki de tarihimizin en sıkıntılı bir dönemine birlikte şahitlik ediyoruz.
100 yıl öncesinin müstevlileri bugün kılık ve rol
değiştirmiş vaziyette aynı alçak emel ve planlarını gerçekleştirmek için
“hayasız akın”larına devam ediyorlar. Kısaca bu millete aziz Anadolu toprağını
çok görüyorlar.
Bu süreç, teröre karşı akıllı, kararlı ve tek vücut olmamız gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere isimleri bilinen bilinmeyen Aziz şehit ve gazilerimizin tartışılmaz fedakarlık ve gayretleri ile kurdukları Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya, Türk Milleti'nin birliğini bozmaya hiçbir şer odağının gücü yetmeyecektir.
Çözüm, yetmiş yedi milyonun, millet olma bilincini ve ruhunu tekrar tazeleyerek, insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve adalet paydasında kucaklaşmasıdır. Bugün, başta siyaset kurumu olmak üzere demokrasinin tüm taşıyıcı unsurlarına ve tek tek bütün vatandaşlarımıza düşen ödev, bu kucaklaşmanın sağlanması için bütün gücüyle mücadele etmektir.
Böyle bir ortamda vatandaşın güvenliği problemi diğer tüm problemlerin üstüne çıkıyor ve bir an önce bu problemin çözümlenmesi ve dileriz ki bir daha yaşanmamak üzere ortadan kaldırılması gerekiyor.
Bu vesileyle aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet, minnet ve dua ile yâd ediyoruz. Mekânları cennet olsun! Yaralı ve gazilerimize de minnet duygusu ile acil şifalar diliyoruz.
Can, mal güvenliğinin yanında en az onun kadar değerli ve önem arz eden bir diğer değer de vatandaşın hukuksal güvenliğidir. Demokrasilerde, hukuk, adalet süzgecinden, devlet de âdil hukuk süzgecinden geçirilir; elde edilen, hukukun üstünlüğünü benimsemiş devlettir. Hukukun amacı, adaletsizliği önlemektir. Demokraside devletin dokunduğu her şey hukuka dönüşmeli, bir diğer ifade ile hukuka uygunluk denetiminden geçirilmelidir. Çünkü hukukun karşısında herkes eşittir; her görüş, her inanç, her anlayış, hukukun egemenliği altında birlikte yan yana yaşar, demokratça tartışarak yarışır ve gelişir.
Demokrasinin özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı, eşitlikçi olması; aynı zamanda eleştirel akla, kültürel ve inançsal farklılıklara, tarafsız devlete, hukukun üstünlüğüne, kuvvetler ayrılığına dayanması, zorunludur. Ancak yeterli değildir. Demokrasinin güvencede
olabilmesi için, ayrıca bu hukuku uygulayacak, hukuk adına her olayda hukukun
ne dediğini objektif şekilde ifade edecek bir diğer güce daha ihtiyaç vardır.
Bu bağımsız yargıdır. Eğer
hukuk uygulaması bağımsız bir yargının elinde değilse her şey boşunadır.
Toplumun benimsediği hukuku bağımsız olmadığı için objektif biçimde
uygulayamayan bir yargı, adalet ve demokrasi için büyük bir hayal kırıklığıdır.
Düşünceleri, inançları yasaklamayan, yalnızca barış içinde tartıştırıp yarıştıran, adalet imbiğinden geçmiş ve insanları özgürleştiren bir hukuk; böyle bir hukukun egemenliğinde, düşünce, inanç ve anlayışlara eşit uzaklıkta, karar süreçlerine kattığı vatandaşına güvenen, tarafsız, meşruluğunu ise sadece hukuktan alan devlet güçlü bir devlettir. Böyle bir devlet ve böyle bir devlette farklılıklara rağmen birlikte yaşamak, adaletle, adalet ise nitelikli ve teminat altındaki hukukçular marifetiyle mümkündür. Bu nitelikteki hukukçuları, hukukun evrensel kuralları ve vicdanları dışında sınırlayan başka hiçbir güç bulunmamaktadır. Ve yine, sadece böyle bir devlette yargının kurucu unsuru niteliğini taşıyan etkin bir bağımsız savunmadan söz edilebilir. Çünkü Adalet Mülkün, Savunma Adaletin temelidir. Savunmayı adaletin, adaleti kendinin temeli sayan bir devlet, vatandaşının hukuk güvenliğini sağlayabilen yegâne devlettir.
Avukatlar; hak arama özgürlüğünün, savunma hakkının ve hukuk devletinin en temel güvencesidir. Toplumun bir arada yaşamasını sağlayan en temel değer adalet ise, adaletin temel unsuru da avukat ve avukatlık mesleğidir. Bireylerin rahatlıkla avukata ulaşamadığı, avukatın da tam bir bağımsızlık ve özgürlük içinde ve etkili şekilde mesleğini yürüterek yargılama faaliyetine katılamadığı bir toplumda, adil yargılama hakkından söz edilemez. Bu bakımdan avukatın her tür kamu kurumu ve kamu gücü karşısında hiçbir zorlukla karşılaşmadan mesleğini ifa edebilmesi gerekir.
1136 s.lı Avukatlık Yasası bugün mesleğimizin ihtiyaçlarına cevap vermekten çok uzaktır. Artık çağın gereklerine uygun ve mesleğimizi her açıdan koruyacak ve yüceltecek bir avukatlık kanununu çıkartmanın zamanı gelmiştir hatta geçmektedir. Yasa çıkarılır iken “ben yaparım olur yahut ben yaptım oldu” mantığı yerine tüm baroların ve TBB’nin katkılarıyla yasa tasarısı hazırlanarak yasa koyucunun iradesine sunulmalıdır. Bu Yasa’da, Noterler Birliği’nin sistemine benzer bir avukat destek havuzu oluşturulmalı, avukatlığın bir kamu hizmeti olduğu dikkate alınarak avukatlara yeşil pasaport hakkı tanınmalı, avukatın delil toplama yetkisine dayanarak ileri sürdüğü taleplerin yerine getirilmemesi etkili yaptırımlara bağlanmalı ve yine avukatlık stajına başlarken ve staj bitiminde mesleğe kabul edilirken iki aşamalı sınav sistemi mutlaka getirilmelidir. Staj için “Savunma Akademisi” adı altında yapılanmaya gidilerek ülkenin farklı bölgelerinde eğitim merkezleri kurulmalıdır.
Hukuki himaye sigortası yaygınlaştırılmalı, bu sigorta toplumda tanınıp, yerleşinceye kadar vatandaşın ödeyeceği primlerin bir kısmı devlet tarafından sübvanse edilmeli ve bunun için bir fon oluşturulmalıdır.
Ceza yargılamasında zorunlu müdafilik uygulamasındaki harçlık gibi ücret düzenlemesinden artık vazgeçilmeli, zorunlu müdafilik ücretleri özellikle mahkemeler aşamasında en az Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi seviyesine yükseltilmelidir. Ayrıca CMK zorunlu müdafilik görevine giden meslektaşlara bu kapsamda ödenen yol ücretleri vergi muafiyeti kapsamına alınmalıdır. Bu hususlarla ilgili yasal düzenleme şarttır.
Mevcut vergi ve prim uygulamaları, devleti adeta avukatın görünmeyen kar ortağı konumuna getirmiş olduğundan bu konularda da meslektaşlarımızı rahatlatacak ve ödemelerini kolaylaştıracak düzenlemelere gidilmelidir.
Son yıllarda ülkemizde arzuhalciliğin yanı sıra bir de iş takip ve danışmanlık firmaları patlaması olmuştur. Bu firmalar hem çalışma yöntemleri ve hem de aldıkları ücretlerle vatandaşı mağdur ettikleri gibi hukuksal konularda vermeye çalıştıkları hizmetle telafisi imkansız zararlara da sebebiyet vermektedirler. Adı geçen şahıs ya da kurumlar yasalardaki boşluklardan yararlanarak bu imkanı elde etmekte yapılan suç duyuruları da bu sebeple sonuçsuz kalmaktadır. Bu bakımdan 1136 s.lı Yasa’nın 35. maddesinde acilen yapılacak bir değişiklikle avukatın münhasıran bakacağı işler artırılmalı hatta adli makamlarda avukatsız işlem yapılması tamamen yasaklanmalıdır.
Avukatlıktan hakimlik ve savcılığa geçiş imkanı daha da kolaylaştırılmalı ve oran yıllar içinde artırılmalıdır.
Ülkemizde yıllar içinde Hukuk Fakültesi sayısında olağanüstü bir artış olmuştur. Hukuk Fakültelerindeki nicelik artışı üzülerek ifade etmek gerekirse nitelik olarak artışı beraberinde getirememiştir. Türkiye’deki Hukuk Fakültelerinin genel olarak eğitim kalitesi düşüktür. Hukuk Fakültelerine girişte belirlenen taban puanları düşük olduğu ve Hukuk Fakültelerinin kadroları yetkin akademisyenlerle doldurulamadığı sürece eğitim kalitesinin artması mümkün değildir. Bu kapsamda YÖK’ün daha radikal çözümler üretmesi zorunludur. Diğer türlü ülkemizin hem bilgisi hem işi az hukukçu enflasyonuna uğraması kaçınılmazdır ki bu da mesleğimizi dolayısıyla adalet sistemimizi daha da yaralayacak sonuçların doğmasına sebebiyet verecektir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Samsun Barosu olarak görevimizi ifa ederken, Yasa’dan aldığımız yetkinin, insanlığımızın ve en önemlisi vicdanımızın gereği olarak, kimin yaptığına değil, ne yaptığına, kime yapıldığına değil, ne yapıldığına bakacağız. Bir yerde haksızlık varsa haktan ve haklıdan yana olacağız. Gücün her zaman el değiştireceğini ancak hakkın ve hakikatin hiç değişmeyeceğini asla unutmayacağız.
Bu duygu ve düşünceler içinde hüzün bulutlarının dağıldığı daha aydınlık ve ümit dolu yarınlar ve daha coşkulu 5 Nisanlar görebilmek temennisi ile hepinizi Samsun Barosu yönetim kurulu üyesi arkadaşlarım adına saygı ile selamlıyorum. 05.04.2016
Samsun Barosu Yönetim Kurulu adına
Av.Kerami GÜRBÜZ
Samsun Barosu Başkanı