Ülkemizdeki son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili Samsun Barosu Başkanı Av.Kerami GÜRBÜZ’ün 15.01.2016 tarihli basın açıklaması aşağıda sunulmuştur.
BASIN AÇIKLAMASI
Üzülerek ifade etmek gerekirse bu bela son aylarda farklı şehirlerde farklı örgütlerin eylemleri şeklinde ve şiddetli bir biçimde kendini yeniden göstermeye başlamıştır. Bu eylemlerin arkasında görünenlerin adı PKK, DAEŞ ya da her ne olursa olsun sonuçta olan ülkenin dirliğine, milletin esenliğine olmaktadır.
İstanbul Sultanahmet’te patlayan bomba terörün ırk, din, dil ayrımı yapmadığını, Diyarbakır Çınar’da patlayan bomba ise PKK’nın derdinin Kürt vatandaşlarımız ya da onların haklarını savunmak olmadığını bir kez daha ortaya koymuştur. Kaldı ki, hiçbir ideoloji, inanç ya da hak arayışı bir masum insanın canından asla daha değerli olamaz.
Defalarca ifade ettiğimiz gibi bu eylemlerin amacını doğru tespit etmek ve adını doğru koymak gerekmektedir. 22 milyon km2’lik Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra canımız, kanımız pahasına tutunduğumuz 780.000 km2’lik bu vatan toprağı ve üzerine kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bize çok görülmektedir. Kavga bunun kavgasıdır. Bu eylemlerin görünen yüzündeki taşeron örgütler işte bu kavga için kullanılan piyonlardır, maşalardır.
Tüm bunlara rağmen, bu kavgayı doğru okuyamayan ya da doğru okumak istemeyen bazı akademisyenlerin yayımladıkları bildiri, bu belaya karşı çözüm konusunda bir yarar sağlamayacağı gibi bilakis teröre karşı verilen mücadeleyi sekteye uğratabilecek bir girişimdir. Hiçbir ülkede hangi gerekçe ile olursa olsun kurtarılmış şehirler, kurtarılmış mahalle ya da sokaklara müsaade edilemez. Şehirlerin imarı için çaba içinde olması gereken belediyelerin o şehirlerin sokaklarının teröristlerce köstebek yuvasına çevrilmesine destek olması asla bir siyasi tercih olarak değerlendirilemez. Tüm bunları görmeyen ve o bölgede şehit düşen ya da yaralanan güvenlik güçlerinden tek kelime ile bile bahsetmeyen bir bildirinin amacının ne olduğunu sormak ve sorgulamak bu milletin hakkıdır. Ancak bu sorgulamanın insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve adalet paydasından ayrılmadan ayrıca bir linç kampanyasına dönüştürülmeden yapılması, bu bağlamda yeni toplumsal ayrışmalara sebebiyet verilmemesi gerekir.