Sayı : 2017/618K 24/11/2017
Konu : Genelde Yargının Özelde Avukatların Problemleri
Yargının ve avukatlığın artık kronikleşmiş problemlerine neşter vurulmasını talep ediyoruz. Bunun için bir takım reform niteliğinde yasal düzenlemelere ihtiyacımız var. Her şeyden önce 2802 s.lı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile 1136 s.lı Avukatlık Kanunu’nun günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Bugün adalet hizmetlerinin genel olarak en yeni, en modern ve her yönüyle en donanımlı binalarda verildiği doğrudur ve bu da yadsınamaz, inkâr edilemez değerli ve gerekli bir hizmettir. Ancak adalet hizmetini verirken yargının üç unsurundaki (iddia, savunma, hüküm makamı) “insan” unsurunu da asla ıskalamamak gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilen Bangalore Yargı Etiği İlkeleri’ne göre bir hâkimin “bağımsız, tarafsız, doğru, dürüst, ehliyet/liyakat sahibi ve herkese eşit mesafede” olması gerekmektedir. Nitekim Mecelle’de de bir hâkimin; hakîm (âlim, bilgin), fehîm (akıllı, zeki, anlayışlı), müstakim (doğru, eğri olmayan, hilesiz), emîn (güvenilir), mekîn (vakarlı, oturmuş, sakin) ve metîn (sağlam, dayanıklı) olması gerektiği vurgulanmaktadır.
Adalet hizmetinin verimli/etkin olabilmesi ve adalete güvenin en üst düzeye çıkabilmesi için hâkimler için aranan bu özellik ve niteliklerin yargının diğer unsurlarını oluşturan savcı ve avukatlar için de olması ve aranması gereken özellik ve nitelikler olduğu izahtan varestedir.
Yargının üç unsurundan birinde dahi eksiklik ve aksaklık olması durumunda bunun adalet hizmetinin kalitesine olumsuz yansıdığı/yansıyacağı tartışılmaz bir gerçektir. Öyleyse yargının tüm unsurları için mümkün olduğunca en nitelikli/yetkin hukukçuları yetiştirmek ve seçmek zorundayız. Bunun için başta Hukuk Fakültelerinin eğitim kalitesiyle ve hakimlik-savcılık ile avukatlığa kabulün şartlarının düzenlenmesiyle ilgili olmak üzere bir takım yasal ve yönetsel düzenlemelere ihtiyacımız bulunmaktadır.
Bu gerçekten yola çıkarak hazırladığımız “Genelde Yargının Özelde Avukatlığın Problemleri” ile ilgili tespit ve önerilerimizi içeren metni ekte bilginize sunuyor, önerdiğimiz ve talep ettiğimiz yasal ve yönetsel düzenlemelerin yapılması konusunda desteklerinizi istirham ediyoruz.
Saygılarımızla…
Av.Kerami GÜRBÜZ
Samsun Barosu Başkanı
GENELDE YARGININ ÖZELDE AVUKATLIĞIN PROBLEMLERİ - Hukuk Fakültelerinin sayısı ve bu fakültelerin öğrenci kontenjanları ülkemizin gerçekleri ve ihtiyaçları ile doğru orantılı değildir. - Hukuk Fakültelerindeki eğitim kalitesinin gittikçe düştüğü ve nitelikli hukukçu yetiştirme konusunda ciddi problemler bulunduğu tartışılmaz bir gerçektir. Hukuk Fakültesi mezunlarının sayısındaki artış beraberinde avukatlık mesleğinde hormonlu artışı da getirmiştir. Bugün Türkiye genelinde 105.000’i aşkın avukat barolara kayıtlı olup, bu sayıya barolara kayıt yaptırmadan kamuda çalışan meslektaşlar dâhil değildir. Önümüzdeki beş yıl içinde bu sayının 160.000’i aşacağı öngörülmektedir. Hiç şüphesiz avukat sayısının kontrolsüz artışı özellikle mesleğe yeni dâhil olan genç meslektaşlarımız açısından sıkıntılara sebebiyet vermekte ve vermeye devam edecektir. Buna rağmen avukatlık stajına kabulde ve staj bitiminde uygulanması elzem olan sınav sistemi halen uygulamaya konulmamaktadır. - Hâkimlik-savcılık mesleğine kabulde her dönem geçerli olması gereken nesnel-objektif ölçütler uygulanmamakta bilakis her dönemin kriterleri farklılık arz edebilmektedir. - Ülkemizde hâkimlik-savcılıkta da, avukatlıkta da uzmanlaşma yoktur. Uzmanlaşmanın olmaması adalet hizmetinin kalitesini düşüren unsurlardan biridir. Nitekim zaman zaman yılların birikimi ile belli bir dalda tecrübe iktisap etmiş olan hâkim-savcıların hiç çalışmadıkları bir dalda yetkilendirildikleri bir vakıadır. Bu durum elde edilen tecrübe birikiminin heba edilmesi anlamına gelmektedir. Yine toplumun ekonomik-sosyal ilişkilerinin çok daha girift hale geldiği bu çağda avukatların her hukuki meseleyle ilgilenebilmeleri ve hepsine hem birikim ve hem de zaman olarak yetişebilmeleri mümkün değildir. - 1136 s.lı Avukatlık Yasası, mesleğimizin ihtiyaçlarına cevap vermekten çok uzaktır. Çağın gereklerine uygun ve mesleğimizi her açıdan koruyacak ve yüceltecek bir avukatlık kanunu tartışılmaz bir ihtiyaçtır. - Yürürlükteki avukatlık meslek kurallarının çoğu ya günün koşullarının gerisinde kalmış ya da meslek kurallarına günün şartlarına uygun ek kurallar getirme gereksinimi doğmuştur. Buna rağmen halen meslek kurallarına ilişkin bir güncelleme yapıl/a/mamıştır. - Staj eğitimlerinde ülke genelinde eğitimde eşitliği ve yeknesaklığı sağlamak için gerekli olan bölgesel eğitim merkezleri (Avukatlık-Savunma Akademisi) kurul/a/mamıştır. - Avukat, ruhsatını aldığı anda mesleğinin zirvesine ulaşmakta, en kıdemsiz avukat dahi örneğin Yargıtay’da murafaaya katılabilmekte ve/veya onlarca klasörlük Ağır Ceza dosyalarında CMK zorunlu müdafii olarak görevlendirilebilmektedir. Bu sistem avukatlık mesleğinde otokontrolü ortadan kaldırmakta ve hatta disiplinsizliğin önünü açmaktadır. - 1136 s.lı Yasa’nın 2/3.maddesindeki açık hükme rağmen bir kısım kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar vs kurumlar avukata görevini yaparken yardımcı olmayı bırakın zaman zaman zorluk çıkarmakta lakin yargıya taşınan bu ihtilaflarda çoğu zaman avukat aleyhine kararlar verilebilmektedir. - Üzülerek ifade etmek gerekir ki, bazı kamu kurumları ile bankalarda avukatlık kimliğini geçerli kimlik belgesi olarak kabul etmeme ısrarı halen devam etmektedir. Dünyanın birçok ülkesinde en üst düzeyde itibar gören kimliklerin başında gelen avukatlık kimliğine ülkemizde bu uygulamaların reva görülmesi doğrusu manidardır. - Hukuki himaye sigortasıyla ilgili olumlu denebilecek gelişmelere halen rastlanmamaktadır. - 136 s.lı Yasa’nın 35. maddesinde yapılacak bir değişiklikle avukatın münhasıran bakacağı işlerin sayısının artırılacağı hatta adli makamlarda avukatsız işlem yapılmasının tamamen yasaklanacağı ümit ve beklentisi içinde iken yıllar içinde çeşitli adlar altındaki iş takipçilerinin ve dilekçecilerin avukatın pastasından kaptığı pay artmış daha da acısı bunlara ilişkin baromuzun ve bir çok baronun yaptığı şikayetler ya da açtığı davaların çoğu avukatların aleyhine sonuçlanmıştır / sonuçlanmaktadır. - Ceza yargılamasında zorunlu müdafilik uygulamasındaki harçlık gibi ücret düzenlemesi devam etmekte, bu kapsamda ödenen yol ücretlerinden üstelik vergi kesintisi yapılmaktadır. Zorunlu müdafilik ve adli yardım kapsamındaki ödemelerin çok geç yapılması da işin cabasıdır. - Mevcut vergi ve prim uygulamalarındaki orantısızlık nedeniyle devlet avukatın görünmeyen kâr ortağı konumundadır. Ortada kâr olsa gam yemeyeceğiz ama meslektaşlarımızın kahir ekseriyeti açısından dişe dokunur bir gelir ve kâr da söz konusu değildir. - Birçok meslek grubuna ve mensubuna olduğu gibi hâkime ve savcıya da haklı olarak verilen yeşil pasaport yasal ve eylemsel olarak yargının kurucu unsuru, ayrılmaz parçası olan avukatlardan nedense esirgenmektedir. N E L E R Y A P I L A B İ L İ R / Y A P I L M A L I D I R ? 1- HUKUK FAKÜLTELERİNİN EĞİTİM KALİTESİNİN YÜKSELTİLMESİ :
a) Hukuk Fakültelerindeki her bir ana bilim dalında Doçent ve Yardımcı Doçent düzeyinde en az bir öğretim üyesi istihdam edilme imkanı yok ise, Hukuk Fakültesi açılmasına müsaade edilmemelidir. b) Hukuk Fakültelerine lisans eğitimi öncesi bir yıllık zorunlu hazırlık sınıfı konularak hazırlık sınıfında zorunlu olarak Hukuk Başlangıcı, Roma Hukuku, Felsefe, Sosyoloji, Mantık, Hukuk Tarihi, Siyasi Tarih, Türk Dili ve Edebiyatı ile Türkçe Kompozisyon derslerinin okutulması, bu derslerin tamamı öğrenci tarafından geçilmeden lisans eğitiminin başlatılmaması yönünde düzenleme yapılmalıdır. c) Hukuk Fakültelerinde mevcut öğrenci kontenjanları öğrenci mevcudunun ¼ üne kadar düşürülerek öğrenci kabulü yapılmalıdır. 2- DEVLET HUKUK SINAVI :
Adalet Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği ile ÖSYM’nin koordinasyonunda sadece hukuk fakültesi mezunlarının girebileceği, her yıl bir ya da iki kez merkezi sistemle yapılacak “Devlet Hukuk Sınavı” gerçekleştirilmelidir. Bu sınavı kazananlar diğer şartları da taşıyorlar ise avukatlık stajına kabul edilmelidirler. 3- AVUKATLIK STAJI :
Staj eğitimi için Ankara dışında Türkiye’nin farklı bölgelerinde en 4-5 adet bölgesel staj eğitim merkezleri (Avukatlık-Savunma Akademisi) kurulmalıdır. Stajyer avukat 6 ayı yargı kurumlarında, 6 ayı staj eğitim merkezlerinde ve bir yılı da avukat yanında olmak üzere iki yıl staj yapmalıdır. Staj, –yılda 15 gün izin kullanılmak kaydıyla- kesintisiz ve mesaiye riayet zorunlu şekilde olmalıdır. Ancak bu süreç içerisinde stajyer avukata Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve TBB’nin birlikte oluşturacakları bir fondan asgari ücretin altında olmamak kaydıyla maddi destek sağlanmalıdır. 4- HÂKİMLİK ve SAVCILIĞA KABUL :
Hâkimlik ve savcılık görevine kabulde, “Devlet Hukuk Sınavı”nı kazanıp, avukatlık stajını tamamlamak ve aktif olarak, fiilen en az 7 yıl avukatlık yapmak şartı getirilmelidir. 7 yıl avukatlıktan sonra hakimlik ve savcılığa kabulde yeniden sınav yapılmamalı sadece adayın disiplin-ceza soruşturması / kovuşturması geçirip geçirmediği araştırılıp güvenlik soruşturması yapılmalıdır. 5- AVUKATLIK MESLEĞİNDE KADEMELENDİRME / KIDEMLENDİRME :
Avukat, ruhsatını alır almaz avukatlıkla ilgili tüm yetkilere sahip olmamalıdır. Avukat, mesleğinin ilk üç yılında ağır ceza mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri ve yüksek mahkemelerde avukatlık yapamamalı, 7 yıllık kıdeme ulaşmadan hâkimlik/savcılık mesleği ile arabuluculuk/uzlaştırmacılık görevlerine başvuramamalı, ancak 10 yıllık kıdemden sonra noterlik başvurusu yapabilmelidir. Yine en az 25 yıllık kıdeme sahip avukatlar arasından yüksek mahkemelere, istinaf mahkemelerine, YSK ile HSK’na üye seçilebilmelidir. Avukatın bu süreç içerisinde disiplin cezası alması ya da somut/objektif nedenlerle yeterli olamadığının tespiti halinde bu süreçlerdeki yetkilerin hak edilme süresi yetkili kurumlar tarafından (Adalet Bakanlığı, TBB, Baro) uzatılabileceği gibi (Örneğin, 7 yıllık kıdeme sahip olsa da arabuluculuk / uzlaştırmacılık görevine başvuru için aranan kıdem yılı -aldığı disiplin cezasının ağırlığına göre- birkaç yıl uzatılarak 8, 9 yıla çıkarılabilir.) bir üst aşamaya geçiş hakkı tamamen elinden de alınabilir.
6- HAKİMLİK–SAVCILIK ve AVUKATLIKTA UZMANLAŞMA ZORUNLU OLMALIDIR :
Hakimlik ve avukatlık görevlerinin ifasında temel olarak kamu hukuku – özel hukuk birer uzmanlık alanı olarak belirlenmeli kamu hukuku alanı da ceza hukuku ve idare hukuku olarak ayrılmalıdır. Ceza hukukunda, özel hukukta ve idare hukukunda ayrıca alt uzmanlık alanları belirlenerek hakim-savcı ve avukatların yetkilendirilmeleri uzmanlık alanları ile ilgili olmalıdır. Ayrıca bir avukatlık bürosunda farklı uzmanlık alanlarından örneğin en az üç avukatın çalışma zorunluluğu getirilerek avukatlık ortaklıkları teşvik edilmelidir. 7- GÖREVDEN KAYNAKLI SUÇLAR İÇİN DAHA AĞIR YAPTIRIMLAR DÜZENLENMELİDİR :
Son yıllarda mesleğin ifası ile ilgili eylemlerden kaynaklı disiplin ve ceza soruşturma / kovuşturmalarının çok arttığı bir vakıadır / tartışmasızdır. Bunun sebeplerinden biri Adalet Bakanlığı’nın haklı / haksız hemen her şikâyette soruşturma izni vermesi, diğeri ise suçun sabit olması durumunda verilen cezaların caydırıcı olmamasıdır. Adalet Bakanlığı, avukatlarla ilgili şikayetleri çok daha sıkı ve titiz bir şekilde inceledikten sonra soruşturma izni vermeli, soruşturma izni verildikten sonra suçu mahkeme kararı ile sabit görülen avukata verilecek ceza da caydırıcı olacak düzeyde olmalıdır. Sürekli disiplin soruşturması geçirerek ya da ceza yargılamasına muhatap olarak ceza alan ve bu durum artık kendisi için süreklilik arzeden avukatın meslekle ilişiği kesilmelidir. 8- AVUKATIN MÜNHASIRAN BAKACAĞI İŞLERİN KAPSAMI GENİŞLETİLMELİDİR:
1136 s.lı Yasa’nın 35. maddesi münhasıran avukatların yapabileceği işleri çok genel ifadelerle düzenlemiştir. Bu maddenin daha ayrıntılı şekilde kaleme alınması ve münhasıran avukatların bakacağı işlerin artırılması gerekir. Örneğin sigorta şirketlerinde vekille takip edilen işlerin mutlaka avukat olması zorunluluğu getirilebileceği gibi arabulucuya götürülen uyuşmazlıklarda da taraflar kendilerini vekille temsil ettirecekler ise vekilin mutlaka avukat olması zorunlu kılınmalıdır. Yine CMK kapsamında uzlaştırmacılık görevini de sadece bu konuda özel eğitime tabi tutulmuş avukatlar ifa edebilmelidir. Ayrıca noterlerin yetkisindeki bir takım işler en az 10 yıl kıdeme sahip avukatlara gördürülebilir / gördürülmelidir. Tüm bunların yanı sıra başlangıçta bazı dava türlerinde pilot uygulama olarak, ilerleyen süreçte ise tüm davalara teşmil edilmek üzere avukatın denetim ve onayından geçmeyen hiçbir dilekçe yargı makamlarına sunulamamalıdır. 9- YÜKSEK MAHKEMELER İLE İSTİNAF MAHKEMELERİNDE AVUKAT KÖKENLİ ÜYELER DE GÖREV YAPMALIDIR :
Yargıtay ve Danıştay ile Bölge Adliye Mahkemeleri ve Bölge İdare Mahkemeleri’nde her bir dairede birer üyenin avukat kökenli olma zorunluluğu getirilmelidir. Bu üyeler, en az 25 yıllık kıdeme sahip 50 yaşını aşmış avukatlar arasından baroların ve TBB’nin teklifi ile TBMM tarafından seçilmelidir. 10- YSK İLE İL-İLÇE SEÇİM KURULLARINDA AVUKATLARIN TEMSİLİ SAĞLANMALIDIR :
Savunma, yargının ayrılmaz, kurucu unsurlarından biridir. YSK ve seçim kurullarının faaliyetlerinin yargısal bir faaliyet olduğu tartışmasızdır. YSK üyeleri Yargıtay ve Danıştay üyelerinden seçilmekte, il, ilçe seçim kurullarında ise adli yargı hâkimleri görev yapmaktadır. Yargısal faaliyet yürüten YSK ve seçim kurullarında yargının unsurlarından savunmanın yani avukatların temsil edilmemesi eksikliktir. 11-AYM VE HSK’DA BAROLARI TEMSİLEN KONTENJANLAR ARTIRILMALIDIR :
AYM ve HSK’da baroları temsilen avukat kökenli üyeler görev yapmaktadır. Lakin bu üyelere ayrılan kontenjanlar yeterli değildir. Gerekli anayasal ve yasal düzenlemeler yapılarak AYM ve HSK’daki avukat kökenli üyelerin kontenjanı artırılmalıdır. 12- BÖLGE BİLİRKİŞİ KURULLARI’NDA AVUKAT ÜYE DE BULUNMALIDIR :
Bölge Bilirkişi Kurulları’nda Adli Yargıyı, İdari Yargıyı ve İddia Makamını temsilen üyeler bulunduğu halde baroları temsilen üye bulunmamaktadır. Halbuki barolar yargıyı ilgilendiren her konunun paydaşlarından biridir. Bu nedenle yargısal faaliyetleri doğrudan ve yakından ilgilendiren / etkileyen bilirkişilikle ilgili bir kurulda avukat üye bulunmaması önemli bir eksikliktir. 13- MESLEĞİN İFASINDA ZORUNLU OLAN MALVARLIĞI İÇİN VERGİ İNDİRİMİ :
Avukatın satın aldığı ofis ve otomobil gibi mesleğin ifasında kullandığı malvarlığı için vergi indirimi getirilmelidir. 14- HUKUKİ HİMAYE SİGORTASI :
Vatandaşın yargı harcamaları ve avukatlık ücretleri nedeniyle hak aramaktan vazgeçmesini önlemek için mutlaka tanıtılması ve yaygınlaştırılması gereken hukuki himaye sigortasını tanıtıcı ve özendirici çalışmalar yapılmalıdır. Vatandaş, CMK zorunlu müdafilik ve adli yardım hizmetlerinden ziyade hukuki himaye sigortası kapsamında avukatlık ve adalet hizmetlerinden yararlandırılmalıdır. 15- CMK ZORUNLU MÜDAFİLİK HİZMETİ İLE ADLİ YARDIM HİZMETİNİN KAPSAMI DARALTILMALIDIR :
CMK zorunlu müdafilik hizmeti ile Adli Yardım hizmeti asıl hedef kitlesi dışındaki bireylere de hizmet verir hale geldiğinden bu hizmetlerden yararlanacaklar kesin kıstaslarla belirlenmeli, kırılgan gruplar (çocuklar, engelliler, yaşlılar, geliri/malvarlığı bulunmayan kadınlar gibi) ve rahatsızlıkları sağlık heyeti raporu ile belgelenenler dışında –sanık, katılan- hiç kimseye CMK zorunlu müdafilik hizmeti ile adli yardım hizmeti verilmemelidir. Bu hizmetleri veren avukatlar açısından bu kapsamdaki görevleri angarya olmaktan çıkarılmalı, hem işin niteliğine ve hem de mesleğin itibarına, sorumluluğuna yaraşır / yakışır düzeyde ücret-i vekaletler belirlenmelidir. Ayrıca CMK zorunlu müdafilik hizmeti kapsamında avukata ödenen yol ücretlerindeki vergi kesintileri kaldırılmalıdır. 16- ADLİYE KAMPÜSLERİNDE BAROLARA ARSA TAHSİSİ :
Avukatlık, yargının ayrılmaz temel kurucu üç unsurundan biri olduğu için il merkezlerinde ve iş yoğunluğu fazla ilçelerde yeni adliye binaları inşa edilirken adliye kampüslerinin içinde baroya da hizmet binası inşası için arsa tahsis edilmeli ve yine adliye otoparklarında barolara ücretsiz alanlar tahsis edilmelidir. Ayrıca adliye kampüslerinde bulunan konferans salonlarının baroların da kullanımına açık olduğu yasal olarak düzenlenmelidir. |