5 Aralık 1934 tarihinde tüm kadınlarımıza Seçme ve Seçilme hakkını tanıyarak dünyanın birçok ülkesinden çok daha önce katılımcı demokrasi ile tanışan Cumhuriyetimiz, bugün her alanda cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmektedir. 1934 tarihli yasa sadece kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı vermemiş, demokratik ülkeler seviyesinde, çağdaş bir ülke olmanın da ilk adımını atmıştır. 18 kadının ilk kez parlamentoya girdiği 1935 seçimlerinde kadın temsil oranı yüzde 4.5'ti. Bu öncü rolüne rağmen Türkiye’nin kadınların seçme ve seçilme oranı açısından günümüzdeki durumu pek de iç açıcı değildir. 2011 seçimlerine göre TBMM 24. dönemindeki kadın milletvekili sayısı bir önceki seçimlere göre 50'den 78' e çıkarak 18 kişi artmıştır. Böylece TBMM'de geçen dönem yüzde 9 olan kadınların temsil oranı da yüzde 14'e çıkmıştır. Ancak ülkemiz bugün kadınların siyasette ki yeri açısından devraldığı bu önemli mirası olması gereken seviyeye getirememiş, siyasi partilerin seçim listelerinde, kadın adaylara etkin bir biçimde yer verilmemiştir.
37 milyon 671 bin kadın nüfusu olan, toplam nüfusunun % 49,8 ini kadınların oluşturduğu ülkemizde, kadının insan hakları sorunları giderek artmaktadır. Kadına yönelik eşitliğe aykırı uygulamaların temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı yatmaktadır. Devlet politikalarının belirlenip uygulanmasında kadının “birey” olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına yönelik Uluslararası tüm sözleşmelerin de referans alınması gerekmektedir. Gerçek demokrasinin temel kriteri olan kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesi gerekirken, kadın sorunlarının görmezden gelinmesine, kadın sorunların çözümü için kurulmuş olan kurumların kaldırılmasına yönelik girişimlere son verilmelidir.
BİZ KADININ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI OLARAK
TÜBAKKOM 12.DÖNEM SÖZCÜSÜ
SAMSUN BAROSU KADIN HAKLARI